Spor yazarı Tayfun Bayındır yeni çıkan ‘Cep Herkülü Naim’ kitabında kariyerini adım adım izlediği Naim Süleymanoğlu’nun spor hayatını hem bir gazeteci hem de arkadaşı olarak yazdı. Kitapta Naim’in Japonya’daki gayri meşru kızından Türkiye’ye ilticasının gerçek öyküsüne, Ermeni haltercilerle yaşadığı bar kavgasından müthiş disiplinine kadar bir çok bilinmeyen anlatılıyor.
İLKER AKGÜNGÖR / VATAN HABER MERKEZİ
Olimpiyat şampiyonu rekortmen halterci Naim Süleymanoğlu’nun öyküsü bir çok kez gazetelerde, kitaplarda karşımıza çıktı. Yaklaşık 3 ay önce kaybettiğimiz Süleymanoğlu’nun hayatına dair bir çok şeyi biliyoruz. Milliyet Gazetesi Spor Müdürü Tayfun Bayındır’ın bu hafta A7 Yayınları’ndan çıkan ‘Cep Herkülü Naim’ kitabı ise bildiğimizin ötesindeki Süleymanoğlu’nu tanıtıyor. Kitap batıda, özellikle İngiltere’de gördüğümüz sporcuların hayatı ya da bir bölümünü anlatan biyografiler tadında yazılmış. Bayındır kitabında genç bir gazeteci ile tarihin gördüğü en büyük sporculardan birinin dostluğu çerçevesinde Naim’in rekorlarla dolu 14 yıllık aktif spor hayatını anlatıyor. Bayındır kitabını ve Naim’le yaşadıklarını VATAN’a anlattı.
“Lahmacun için gece yarısı arardı”
Hayatında hiç halterciyle karşılaşmamış olan Hürriyet’in Ankara spor servisindeki genç muhabir Tayfun Bayındır, Naim’le Türkiye’ye gelmesinden bir kaç gün sonra yaptığı röportajla tanışıyor. Bayındır o röportajın ardından müdürünün emriyle adeta ‘Naim Süleymanoğlu’ muhabiri oluyor. Buna önce hayıflanan Bayındır’ın görevi meslek hayatındaki en büyük şansı oluyor: “Başta biraz bu ne dediğim oldu. Bu adamın alışverişinde ne işim var diyordum. Ancak Naim’le ilgili ne yazıyorsam 1. sayfadan girmeye başladı. Medyanın o dönemki Zeus’u Çetin Emeç’in yaptığı 1. sayfaya girmek büyük olaydı. Haber aramama gerek kalmamıştı. Naim’in her hareketi haberdi. Çevresindeki koruma polisleri, bürokratlar, federasyon görevlileri, doktorlar ve Türkçe eğitmeni dışında çevresindeki en normal kişi bendim. Çok iyi dost olduk. Gecenin yarısında canı lahmacun çeker ve beni arardı. Götürdüğüm lahmacunları misafirhanedeki lojmanında birlikte yerdik.”
“Halter dersinden sınıfta kaldı”
“Naim sayesinde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Spor Yazarları Derneği tarafından 4 kez ‘yılın gazetecisi’ seçildim. Benim için çok büyük şanstı. Gazi Üniversitesi’nde halter dersinden sınıfta kaldığını da sigara içtiğini de haber yaptım. Naim bu tür şeylere kızmazdı. Ertesi gün birşey olmamış gibi aradı ve birlikte İzmir’e gittik. Mesleki olarak beni onurlandırdı. Bu sayede 12 yıl boyunca Dünya Halter Federasyonu Basın Komisyonu üyeliği ve başkan yardımcılığı yaptım.”
“MİT değil Türk gençleri kaçırdı”
“Naim’in Türkiye’ye ilticası bilinenden çok farklı. 1993’te Melbourne’deki dünya şampiyonasında kaçışını bire bir Naim’le canlandırdık. Melbourne’deki Dünya Şampiyonası’nı kazandıktan sonra bir anlık boşlukta kafileden ayrılarak bir kafeye gidiyor. Orada önceden haberleştiği bir grup Türk genci ile Bulgaristan gelen soydaşlarımız Naim’i kafenin arkasındaki tuvaletten dışarı çıkarıyorlar. Datsun marka sarı bir otomobile bindirip bir kahvehaneye götürüyorlar. Araba değiştiriliyor ve Türk Büyükelçiliği’ne ilticasını veriyor. En büyük bomba da orada yaşanıyor. Büyükelçilik Naim’in ilticasını kabul etmiyor. Naim şoka giriyor. Bu yüzden Naim bir Türk’ün evinde 4 gün kalıyor. Sonra konu Özal’a ulaşınca iltica için izin geliyor. Naim, Büyükelçiliğe giderek pasaportunu alıyor. Naim yanında bir diplomatla Avustralya’dan Quantas’ın tarifeli uçağına biniyor. Ortada ne MİT ne de Bulgar gizli servisi var. Londra’da Can Pulak’la birlikte Özal’ın gönderdiği uçağa binerek Türkiye’ye geliyor. Kaçıranlardan bazılarının adını kitapta yazdım. Bazılarının ismi ise kendilerinin isteği doğrultusunda gizli kaldı.”
“Uyuyakaldığı için bakanla buluşamadı”
“Melbourne’deki canlandırmadan sonra rica ederek ‘lütfen bir süre ortada gözükme’ dedim. Çünkü diğer gazeteciler olayı duyup aynı haberi yapabilirdi. O da odasında uyuyarak ortadan kayboldu. Naim’in hayatta en sevdiği şey uykuydu. Dönemin Spor Bakanı İsmet Özarslan’la saat 11.00’de olan randevusuna uyuyakaldığı için gelemedi. Naim’i uyanması için ayağından çekip yataktan düşürdüğümü bilirim. Olimpiyat şampiyonunu sakatlayabilirdim.”
“Bir kere yaptı bir daha yapamadı”
“Uykuyu bu kadar seven ancak bu kadar disiplinli ve azimli bir sporcu olamaz. Seul Olimpiyatı öncesi salonun üst katında kalıyordu. Sabah ve akşamüstü antrenman yapıp tonlarca ağırlık kaldırıyordu. Gece 02.00’de uyanıp tekrar antrenman yapıyordu. Tüm zamanların en önemli dereceleridir. Ağırlığının 3 katını kaldırdı. Kendisi de bir daha o derecelere yaklaşamadı zaten. Olimpiyat öncesi sarılık ya da dizanteri yüzünden yattığı hastaneden çıktı. Doktorların kesinlikle antrenman yapamaz diye yazdığı rapora rağmen rekorlar kırdı.”
“Hafız’la arası iyi değildi”
Hafız Süleymanoğlu ile arası çok iyi değildi. Hafız Naim gibi ilgi görmek istiyordu ama çok disiplinsiz ve rahat bir sporcuydu. 100 gram fazlalığı vardı saçını kes kilonda yarış dediler kesmedi. Naim’den böyle bir şey isteseniz vücudunda kıl bırakmazdı. Ama Seul sonrası omurgasındaki zedelenme yüzünden halteri bıraktığı dönemde Hafız Süleymanoğlu’nun antrenörlüğünü yaptı. Naim Türk halteri yükselsin ve bunda kendi payı olsun istiyordu.”
“Naimden sonra halter gözden düştü”
“Naim halteri bıraktıktan sonra halter dünyada yaklaşık 8 yıl kadar yatay çizgide devam etti. Sonra tüm popülerliğini, çekiciliğini kaybetti ve baş aşağı indi. Naim halterin jönü, Holywood yıldızıydı. Naim aslında Muhammet Ali’nin bir benzeriydi. Muhammet Ali’nin Vietnam karşıtlığı, madalyasını atması, siyahilerin hakları için yaptıkları gibi Naim’de Bulgar zulmüne karşı isyan ederek başkaldırdı. Naim için tanıtım fonundan Bulgarlara ödenen ve tahta bir bavulla Sofya’ya gönderilen 1 milyon doların kat kat fazlasını kazandı Türkiye.”
“Bir daha böyle karşılaşma yaşanmaz”
“Naim’in üç önemli rakibi vardı. Bulgar Stefan Topurov, sonradan Hırvat olan Sergei Pashelov ve Yunan Valerios Leonidis. Üçü de ülkelerinden gelerek Naim’in cenazesine katıldı. Bence dünya tarihinde bir daha Leonidis ve Naim müsabakası gibi bir karşılaşma yaşanmaz. Bu karşılaşma Dünya Halter Federasyonu’nun tarihçesinde ‘tarihimiz boyunca gördüğümüz en büyük müsabaka’ denilerek anlatılıyor. Naim 6’da 6 yaptı, Leonidis 6’da 5’te kaldı. Altıncıyı kaldırsa Naim’i geçecekti. Müthiş bir strateji savaşıydı.”
“Naim halk kahramanıydı”
Naim Süleymanoğlu dost canlısı, çabuk sinirlenen, ailesine ve arkadaşlarına düşkün ama yanlış kararlar veren bir adamdı. Hiç evlenmese bile birlikte olduğu kadınlara kol kanat gerdi. Japonya’daki kızıyla birlikte 4 kız babasıydı. Vasiyetinde Japonya’daki kızına da yer verdi. Eğlenmeyi çok severdi. Yarışırken çocuk gibiydi. Özellikle Bulgaristan gelen soydaşlarımız tarihlerini, Belene’yi ve Todor Jivkov’u anlatırken mutlaka Naim’den bahsetmeliler. Çocuklarına demeliler ki, biz Belene’yi ve bu acıları yaşadık. Bu acılardan kurtulmamızı ve özgürlüğümüze kavuşmamızı sağlayan en önemli adamlardan biri Naim’dir. Naim benim için başarılı bir sporcudan öte bir halk kahramanıydı. Mestanlı ve Kırcaali’de kendisine yapılanları dile getirerek tüm dünyaya mesaj verdi.
“Ben Türküm demeyi çok severdi”
“Doğu Bloku’ndan batıya ama kendisini ait hissettiği Türkiye’ye kaçtı. Nereye istese oraya gidebilirdi. Amerikalılar iki kere Naim’e çok büyük paralarla vatandaşlık teklif ettiler. Seul’den sonra ABD için yarışmasını, halteri bıraktıktan sonra ise hocalık yapmasını istediler. Ama kabul etmedi. Hep dile getirirdi; ben Türküm demek çok hoşuna gidiyordu. Biz böyle bir şampiyonu çok üzdük. Değerini bilemedik. Onu siyasete soyundurarak büyük hata yaptık. O da bunlara biraz fırsat verdi. Mücadele etmedi. Alkolle ilgili probleminde çözüm üretmek istemedi.”
Ermeni haltercilerle bar kavgası
“Naim’in Ermeni haltercilerle kavga etmesinin sebebi Türk olduğunu sürekli dile getirmesiydi. 1994’te Çek Cumhuriyeti’ndeki Dünya Şampiyonası’nda 3 altın kazandı. Gece Hafız’la birlikte bir gece kulübüne gidiyorlar. Burada Ermeni halterciler Hafız’a doğru ‘Cepheden gelip Azeri kanı içtik’ diyorlar. Naim uyarıyor ona da ‘Sen Türk değil Bulgar tohumusun’ diyerek hakaretlere devam edince iki Türk halterci karşılarındaki altı Ermeni halterciyle yumruk yumruğa birbirine giriyor. Naim kendisi gibi olimpiyat şampiyonu Israyel Militosian’ı yumrukluyor. Kavganın ardından pişman olduğunu, Ermeni haltercilerin kendisini tahrik ettikleri ve kavga ile savaşın çözüm olmadığını söyledi.”
Tayfun Bayındır kimdir?
Ağrı’da doğdu. İlk, orta ve eğitimini Ankara’da tamamladı. Medya dünyasına 1980 yılında Barış Gazetesi’nde adım attı. Hürriyet Gazetesi’nde 16 yıl çalıştıktan sonra Star Gazetesi’nin çıkışında Ankara Spor Şefi olarak yer aldı. Ardından Sabah Gazetesi’ne geçti. 2002 yılında yayın hayatına atılan Vatan Gazetesi’nin önce Ankara, ardından da İstanbul merkezinde görev yaptı. Halen Milliyet Gazetesi’nin Spor Müdürlüğü’nü yürütüyor. Çalışmaları başta Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Spor Yazarları Derneği olmak üzere çok sayıda kurum ve kuruluş tarafından ödüllendirildi.
NOT: Haberin 25 Şubat 2018 tarihli Vatan Gazetesi’nde yayınlanan hali buradan (http://www.gazetevatan.com/-naim-bir-halk-kahramaniydi–1145956-gundem/) okunabilir.