Kimya Nobel’i kazanarak tarihe geçen Türk bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar, çiftçilik yapan Abdülgani ile okuma yazma bilmeyen Meryem Sancar çiftinin çocuğuydu. İşte Nobel’lik anne ve babanın fotoğrafları ilk kez gün yüzüne çıktı.
İLKER AKGÜNGÖR / VATAN HABER MERKEZİ
Kimya dalında Nobel kazanarak tarihe geçen Türk bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar’ın hayat hikayesinin ilginç ayrıntıları ortaya çıkıyor. Mardin Savur’da okuma yazma bilmeyen bir anne ve babanın oğlu olan Sancar’ın ailesinin fotoğrafları da ilk kez ortaya çıktı. 1946 yılının 8 Eylül günü Mardin’in Savur İlçesi’nde yaşayan Meryem ve Abdülgani çiftinin evinde farklı olması beklenen ama Sancar Ailesi için sıradan bir heyecan yaşanıyordu. Zira kalabalık Sancar ailesine yeni bir üye katılmıştı. Sancar Ailesi’nin yeni ve yedinci üyesinin adı Aziz oldu.
Babası tarlada, Aziz mum ışığında çalıştı
Çiftçi olan baba Abdülgani Sancar kendisi gibi okuyup yazamayan eşi Meryem ile 8 çocuğunu da okutmak için mücadele verdi. Gün boyu tarlalarda çalışan Abdülgani Sancar ile 8 çocuğu büyüten Meryem Sancar, çocuklarının okuması için ellerinden geleni yaptı. Sancar ailesinin 8 çocuğu ise fire vermeden üniversiteyi bitirdi. Akrabalarının “Çocukluğunda elektrik bile bulamadığı için mum ışığında durmadan hep ders çalışırdı” dediği Aziz Sancar bugün dünyayı değiştirdi.
“Göğsümdeki Türk bayrağı çok önemliydi”
İlköğretimini Savur’da bitiren Aziz’in okuma yazma bilmeyen anne babası onu liseyi okumaya Mardin’e gönderdi. Aziz’in lisede ailesinden ayrı geçirdiği dönemlerde en büyük tutkusu derslerden çok futboldu: “Güzel kaleci olmama rağmen gol yediğimde hep havadan yerdim. Çünkü boyum yetmiyordu. O bakımdan üstün bir kaleci olamam ve milli takım seviyesinde kaleci olamam diye karar verdim. Milliyetçi bir ailede büyüdüm. Çocuk olarak göğsümde Türk bayrağının olması benim için çok önemliydi.”
“Reçetelerimi muska diye takıyorlardı”
Genç Aziz Sancar, Pfizer ve TÜBİTAK’tan aldığı burslarla okuduğu İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni 1969’da birincilikle bitirdi. Mezun olur olmaz soluğu memleketi Savur’da aldı. 15 yaşında küçük bir ortaokul öğrencisiyken terk ettiği Savur’a bu kez çiçeği burnunda bir doktor olarak döndü: “Hayatta bana en çok mutluluk veren tecrübe olmuştur. Çünkü oradaki insanlarla çok samimi oldum. Hem ben onları hem de onlar beni çok sevdi. İyi de doktorluk yapıyordum. Fakat milletin bana inancı o kadar çoktu ki, biliyorsunuz bizim Doğu’da kadınlar başörtüsü takarlar. Benim reçeteleri muska diye başörtülerine takıyorlardı. Bana o kadar sevgi ve inançları vardı.”
İlk buluşunu doktora öğrencisiyken yaptı
Sancar, TÜBİTAK’tan aldığı bursla biyokimya eğitimi için önce Amerika’ya John Hopkins Üniversitesi’ne gitti. Dallas’taki Teksas Üniversitesi’nde doktora öğrencisiyken dünya bilim tarihine adını yazdıracak ilk buluşunu yaptı. ‘Maxicell’ yöntemini icat etti ve genetik mühendisliğini Amerika’da ilk geliştiren kişiler arasına girdi. Patentini aldığı Maxicell, Aziz Sancar’ın ilk buluşuydu ama son olmadı.
“Bir Allah bir de ben biliyorum”
Aziz Sancar ders kitapları ve bilim tarihine geçen 6 büyük buluş gerçekleştirdi. Başarılarından dolayı 1984’te ABD Başkanlığı Genç Bilim Adamı ödülünü kazandı. 1994’te ünlü Science Dergisi DNA onarım enzimini ‘Yılın Molekülü’ seçti ve baş makaleyi bu bilim dalına katkılarından dolayı Aziz Sancar’a verdi. Yine ‘biyolojik saat’ 1998’te Science Dergisi tarafından Yılın Molekülü yarışında ikinci seçildi. Her buluşu insanlık için çok şey, kendisi için iç huzur anlamına geliyordu: “Eşime gittim. O da benim gibi biyokimyacıdır. Ona, ‘Bugün ona bir buluş yaptım. Önemli bir buluş. Bu insanlara ait olan bir gerçek. Bunu şu anda bir Allah, bir de ben biliyorum. Başka hiç kimse bilmiyor’ dedim.”
“En büyük gurur beni takip eden gençler”
Prof. Dr. Aziz Sancar kendisini en çok gururlandıracak şeyi ise şöyle anlattı: “Benim için en büyük gurur, bundan sonraki Türk kuşakları kitaplarda benim yaptığım buluşları görüp, bunu bir Türk yaptı, biz de yaparız demeleridir. Bu düşünceden kuvvet alarak benden daha önemli buluşlar yapmalarıdır. En önemlisi inşallah onlardan birinin Nobel kazanmasıdır.”
Makalelerine 31 bin 330 atıf yapıldı
Prof. Dr. Aziz Sancar aldığı onlarca ödülün yanı sıra yaptığı bilimsel araştırmalarla, yazdığı 33 kitapla dünyanın takip ettiği çok önemli bir isim. Bilimsel araştırmaları şimdiye kadar hep en gözde mesleki hakemli dergilerde yayınlandı. Yazdığı 415 bilimsel makalesine şu ana kadar 31 bin 330 başka çalışmadan atıf yapıldı. Yani Sancar, dünya bilimi için neredeyse tek başına başvuru kaynağı haline geldi. Başarılı bilim adamlarının değerlendirildiği h-endeksine göre yapılan değerlendirmede de h-99 gibi ulaşılması çok zor olan yüksek bir nota ulaştı. Bilimsel verilere göre h-sayısı 80 üzerinde olanlar ‘Nobel alacak ölçüde evrensel başarıyı tanımlayan ölçüte ulaşmış bilimciler’ olarak tanımlanıyor. Yani Aziz Sancar’ın aldığı Nobel bir sürprizden ziyade bilime ve çalışmaya azimle inanan müthiş bir bilim adamına daha önceden verilmesi gereken bir mükafattı. Belki biraz geç oldu, belki “Nobel’i ne zaman alıyorsun” soruları Sancar’ı biraz yordu ama sonunda bu gurur Tüm Türkiye’yi sardı.
NOT: Haberin 9 Ekim 2015 tarihli Vatan Gazetesi7nde yayınlanan hali buradan (http://www.gazetevatan.com/recetelerimi-muska-diye-takiyorlardi-871832-gundem/) okunabilir.